31 Mayıs 2012 Perşembe

kör kuyu

dokunmak,
koklamak
ve sevmek yasak kelimelerdi.
hiç bir acının dönmediği yoldan geçen iki aşık,
suratsız yalnızlıklar
ve kapıları ardına kadar açık umutlar..
mavi bir masalın içine hapsedildi aşk,
gökyüzü ve deniz.
sonra ölü bir sessizlik,
gece karanlığına gömülmüş mutsuzluklar.
umut her pencerenin önünde,
ağaç gölgeleri,
su ve dipleri küf tutmuş intiharlar.
ama....
aşk,
imkansız dokunuşlar,
sıcak öpüşler..
şimdi suyun altında savrulan saçların,
mavi ve kızıl düşlerin.
ellerin hayallerine uzanırken,
gözlerim aksın bedenine.
aşk kapı ardına gizlendi,
öp....

30 Mayıs 2012 Çarşamba

yalnızlık

ne zaman seni özlesem kör olur kokularım,
ışıkları karanlık odalar ve boş yataklar.
masal bu ya,
kadın her gece rüyasına çağırırmış sevgilisini
uzanır yanına ninniler dinlermiş.
geceler uzadıkça sıcak dudaklarına dökülen nameler de artarmış.
ve gün gelmiş,
adam yollara düşüp kadını aramaya başlamış.
yalnızlığın en korkak olduğu bir ormana gelmiş.
küçük bir sandal ve suyu masmavi göl,
uzun ve kızıl saçları güneşte parlayan bir melek..
-aşk,demiş.
kadın dönmemiş sesine..
rüyalarına aldığı adamın sesi titrekti.
dönmüş adam,
karanlık odalar ve buz tutmuş cam dipleri.
işte her gece adam oturur
yağan yalnızlığı izler ve kızıl saçlı yari düşünürmüş.
masal bu ya,
kadın bir daha rüya görmemiş...

29 Mayıs 2012 Salı

4 ayaklı masa

yıllar önce boş bir sınıfın cam dibine otururken dışarıda öpüşen sevgililer aklıma geldi.
aşk mekan-zaman bilmeden geliyormuş,şimdi daha iyi anlıyorum.
büyüdükçe yıkılan hayallerin yerini ürkek sevinçler alıyormuş.
şimdilerde sevinçlerin tesellisi yok.
masum dokunuşlar parmak uçlarında gizlenmiş,
dudaklar o kadar uzakken bile yakıyor.
özlemler ağır ya da ağır olan özlemlere ruhlar aç.
masaları düşünüyorum,
öğretmen masaları.
ardına gizlenmiş sevinçleri saklayan öğretmenlerin masalarını.
bazen seni çiziyorum,
siliyorum sonra,kimse bilmesin diye.
her ayağı kırık bir masalın tepesine düşmüş bulutlar ve masalar.
ayaklarımız ne kadar da korkak,
saklanıyorlar.
seni sevdiğimi bilen mi?
tek bilene de aşığım.
dört ayaklı masalar ve yalnızlık,
uzat ayaklarını,
aşk parmak uçlarında...

27 Mayıs 2012 Pazar

yağmur

yağmur yağdı şehrine,
bir saat ile yarım saat arası.
pencere kenarında dışarıyı izlemek yerine düşlerine beni almıştı.
düştüm gözlerine

saçlarına dolandı gözlerimden.
boynundan aldığım koku hala sar hoş ediyor beni.
şimdi uzakta ama sımsıkı sarılmış birer aşığız.
ben onun saçlarına
o benim gözlerime.
sarıl sevgili,
yol yok aramızda bu defa...
 

24 Mayıs 2012 Perşembe

gel

kavga edelim.

20 Mayıs 2012 Pazar

dikkat

eğer bir kadın benimle değilse ayrılmışız demektir.
ve ben ayrıldığım birini hatırlamak zorunda değilim.

17 Mayıs 2012 Perşembe

sabr-ı aşk

gökyüzü yok bu şiirde
mavi denizler de yok.
masal aşkları da...
yalnızlık var
her gece artan bir yalnızlık.
koynuna alamadığın aşkların yalnızlığı.
geçmişine sövdüğün hayatın acı gülümsemeleri var.
bu şiirde sen varsın,
evet o benim diyen,sen.
gözlerin var,
teninin alamadığım kokusu,
saçlarının dokunamadığım yumuşaklığı.
mutlu san beni,
her okuduğunda bu adam çok mutlu diye geçir içinden.
bak artık yalanlarım da yok,
ama sen mutlu san.
bu şiir mutluluğumun haykırışları olsun.
sen de mutlusun,biliyorum.
kimseyi sevmiyorum artık.
bildiğin gibi,
şiir ve sevişmek,
ve yalnız bir sabah daha...

14 Mayıs 2012 Pazartesi

gelincik

masallar diyarında bir gelincik yaşarmış.
upuzun saçları yerde sürünür ne kadar güzel kokulu çiçek varsa peşine takılırdı.
bir gece rüzgar çıktı gelinciğin kaldığı ormanda,ilk defa bu kadar sert ve hızlı esiyordu.
masal bu ya ağaçlar tir tir titriyor,toprak saklanacak yer arıyordu.
ormandaki hayvanlar kanat taktırıp uçmaya bile çalışıyorlardı.
ama gelincik olduğu yerde kalakalmış rüzgarın iniltilerine çığlıklarına kulak veriyordu.
düşündü birden,
ya rüzgar bir şey anlatıyorsa bize diye.
masal bu ya,olabilir.
ağrıyan bir yüreği olamaz mıydı?
ya da sevdiği biri.
gelincik ortalık yere çıkıp iki kolunu açtı rüzgara karşı ve
-es,istediğin kadar gürle ama çare değil acılarına.
durul ve anlat sevgili rüzgar.
bak saçlarım uçuşuyor teninde,
al,seninim savur istediğin yere.
ve rüzgar duruldu bu sözlerden sonra.
-saçları altın sarısı ve uzun gelincik,nereye gitsen ardından güzel kokular geliyor.
ama benden habersizdin,
şimdi haberin var.
karşımdasın,gel al beni diyorsun.
alırsam susarım,biterim.
susarsam yağmurlar durur.
ve yağmur durursa ölürsün.
der ve aynı hızla terk eder ormanı.
gelincik buruk bir sevinç içinde herkesin tebriklerini alır ama kimse bilmez acısını kimse paylaşmaz.
anlayacağın,
aşk rüzgarına kapılmaktır sevgilinin...
 

13 Mayıs 2012 Pazar

masum sözcükler...

1-kapı gıcırdısı ve rüzgarın inlediği bir gece,şarap kadehleri kırık.


2-ay ve yıldızlar umarsızca sevişirdi gözleri leylak kokulu bir pencereden izlerken.


3-bu sabah yine dolup taştı yüreğimin arsız kuyuları.


4-bir öpmeye ayrıldık,masal kitapları yakılsın.


5-seni ne çok sevdim bilmiyorum,masum bir sözcüğe kesildi boğazım.

12 Mayıs 2012 Cumartesi

kursakta kalan aşk taneleri....


1-özlersin,kimsesizlik olmayan bir düş gibidir.

2-gelir bulur yalnızlığını sıcak tenli bir yar,sokulursun sadece.

3-bazen ağır iş makinesi gibi hırıltılar çıkarırsın,mutlusun.

4-sarılır öpersin,seversin.

5-gider,kalırsın sadece.yalnızlık kırıntı bir aşk gibi boğazına takılır...

9 Mayıs 2012 Çarşamba

ay

sahil kasabasında doğmadım,
oralarda okumadım da.
ama nedense her akşam bir sahile inip deniz manzaralı ay ışığını izlemek istiyor canım.
sizin orada var mı sahil?
her akşam çık,
bizim için.

3 Mayıs 2012 Perşembe

:)

yalnızlık serseri bir sevişmektir.