16 Haziran 2011 Perşembe

ön

aralığı koyu kırmızı açılan kapı kolu yağsız ve tozlu oluşundan sertleşmiş uzun zamandır öpülmemiş dudakların gibiydi. 
aralıktan içeri simsiyah sızan ışık gözlerinin hiç bir zaman olmayacak karalığına benzetiyordu korkularımın arsızlığını. 
pencereden esen rüzgar sesi bile yabancı bir şarkının bilindik bir melodisini andırıyordu. 
sonra ellerin uzanıyordu ellerime,ben kapatmışken gözlerimi cildimden akan ter dudaklarını suluyordu masumca. 
şimdi sıcak bir akıntı gibi boynumdan inen kanı hissediyorum,ellerimde bir tutam saç ve bir parça etin var. 
gözlerin ise görmediğim bir köşede hala açık ve bana bakıyor...
sevişmek ya da ölmek arası kalacağız... 

0 yorum:

Yorum Gönder