12 Nisan 2011 Salı

ölüyorum

yorgun bir akşamın gecesine ilerliyor saatin tıkırtısı
şehirler bir garip sesler çıkarıyor boğazıma düğümlenip,
tanrılardan yağmur alıyorum senden öte yalnızlıklara.
susmayı öğrenemeyen arsız bir aşk var önümde,
ışıklar yine kapalı
sigarayı unuttum bu gece
içeride son biradan kalma bir şişe,
kokusunda seni bulduğum beyaz gömleğim.
hala yalnız bir tiyatronun en gürültülü rolünde bizi oynuyorum.
mavi ve kırmızı idi renklerimizin ortak noktası
aşka giden bir sevişme
ya da aşktan gelen bir sevişememe
ve sabah ezanlarında kulaklarımda iniltilerin.
akşam olur ben yine terk ederim bu şehri
sen gidersin
ben terk edilirim...

1 yorum:

e-Felsefe Kapısı dedi ki...

Şehirlere, gidenlere; renklere, gecelere...
elveda!

Yorum Gönder