11 Ocak 2011 Salı

karanlıklara sarılan bir kadın ve sevişen kediler


enkaz altında kalmıştı sarıya boyadığı saçları.
ilk gece korku ve telaş sarmıştı tenini,evleri denize oldukça uzaktı ve hatta deniz şehrine bile çok uzaktı.
sis ve toz bulutlarının her sabah sardığı bir şehrin en ıslak caddelerinde kulağına mırıldandığı ezgilerle ısınırdı.
bazen sabahları susarak yürür
kimseye bakmadan odasına geçer uyurdu...
akşama doğru uyandığında herkes yine susardı herkes gibi.
gecelerce böyle sürdü yalnızlığı
tanışması gereken birileri olmalı ve gece ter kokan omuzlara yaslanmalıydı.
sonra yıkıntılarını toplar
karanlıklara doğru koşar ve ağlamalıydı.
saçları yüzünü öpmeli
korkusu burnundan ruhuna solunmalıydı.
imkansız bir güne başlarken geceyi unutmaya çalışmalıydı..
her gece uyurken kedilerini kucağına alır öperdi.
severdi yüzünü kedilerinin,
ki onlar her gece sevişir
sesi kulağını tırmalar gibi olurdu.
bazen de gizliden gizliye onları izler
hayaller kurardı.
ve bir gece ya da son gecesinde aradığı kokuyu bulmuştu.
iş dönüşü bindiği otobüsün en sonunda saçları sakalları karışmış biri dikkatini çekmeyi başarmıştı.
bir daha duymayacağı bir ses davetkar bir şekilde buyrun demiş
yer vermişti.
kedilerini düşündü
seviştiklerinde çıkardığı sesleri
onları anımsattı adamın sesi..
gidebilecek yeri olmayan bir adam ne kadar sarabilrdi ki bedenini bilmiyordu.
olması gereken karanlıkta indiler otobüsten
tedirgin bakışlar karanlık bir köşe arıyordu ki uzak değildi o karanlık.
kapamıştı çoktan gözlerini
kokusu bozuk elma gibiydi dudaklarının,
tüm ışıkları kapatmıştı tanrı
sadece gözlerinden akan bir ışık süzülüyordu adamın yüzüne
ona baktı uzunca bir süre
ellerinde sıcak bir beden
ve bıraktı kendini
deli düşlere,
sonra kedilerini düşündü
onlar onu izlemek isterler miydi diye?
uzunca öptü adamı
ve koşmaya başladı.
eve geldiğinde ayakları ıslanmıştı girip çıktığı sulardan.
aldı kedilerini kucağına
ve kapadı ışıklarını odasının
sessizce sevişerek uyumaya...

0 yorum:

Yorum Gönder